

ORTAK HAYATIN YENİDEN KURULAMAMASI NEDENİYLE BOŞANMA: HUKUKİ DAYANAK VE SÜREÇ
Evlilik, çiftlerin birlikte yaşama iradesiyle üstlendikleri karşılıklı hak ve yükümlülükler bütünüdür. Ancak kimi zaman yaşanan derin geçimsizlikler ve uzun süren ayrılıklar, ortak hayatı sürdürmeyi olanaksız hale getirebilir. Özellikle daha önce açılan boşanma davası mahkemece reddedilmiş ve bu karar kesinleşmişse, karar tarihinden itibaren bir yıl geçmesine rağmen taraflar bir araya gelememişse, bu durum artık evlilik birliğinin temelden sarsıldığını gösterir.
Türk Medeni Kanunu'nun 166/4. maddesi gereğince, eşlerden biri bu gerekçeyle tekrar dava açabilir. Mahkeme, önceki boşanma kararının kesinleşme tarihinden itibaren geçen süreyi ve tarafların yeniden bir araya gelip gelmediklerini değerlendirerek karar verir. Bu tür davalarda temel dayanak, evliliğin fiilen sona ermiş olması ve ortak yaşamın yeniden tesis edilememesidir.
GENEL OLARAK ORTAK HAYATIN YENİDEN KURULAMAMASI
Ortak hayatın yeniden kurulamaması, evlilikte yaşanan fiili ayrılığın kalıcı hale gelmesi ve çiftlerin bir araya gelme ihtimalinin ortadan kalktığı durumları ifade eder. Bu kavram, yalnızca geçici bir ayrılığı değil, evlilik birliğinin onarılması yönündeki tüm umutların tükendiği bir süreci kapsar. Tarafların, önceki boşanma davasının reddinden itibaren uzun süre boyunca bir araya gelmemesi, artık birlikte yaşamanın imkânsızlaştığını ortaya koyar.
Türk Medeni Kanunu’nun 166/4. maddesi, bu durumu boşanma nedeni olarak açıkça düzenlemiştir. Bu maddeye göre, daha önce herhangi bir nedene dayanılarak açılmış bir boşanma davası reddedilmiş ve karar kesinleşmişse, bu tarihten itibaren bir yıl geçmesine rağmen taraflar bir araya gelmemişse, ortak hayatın yeniden kurulamadığı kabul edilir ve boşanma kararı verilebilir. Bu madde, fiili ayrılığın hukuki sonuç doğurmasını sağlayarak evliliğin sona erdirilmesine olanak tanır.
2. ORTAK HAYATIN KURULAMAMASI KAVRAMI
Ortak hayatın yeniden kurulamaması, eşler arasında süregelen fiili ayrılığın kalıcı bir hal alması ve tarafların evliliği devam ettirmesinin beklenemeyecek kadar imkânsızlaşması anlamına gelir. Bu durum, yalnızca fiziksel olarak ayrı yaşamakla sınırlı değildir; aynı zamanda evlilikten doğan ortak sorumlulukların da yerine getirilmemesi, iletişim kopukluğu ve bağın tamamen kopması gibi unsurları da içerir. Dolayısıyla, geçici bir ayrılık değil, geri dönülmesi mümkün olmayan bir kopuş söz konusudur.
Bu kavram, Türk Medeni Kanunu kapsamında boşanma nedenleri arasında sayılmıştır ve taraflardan biri, bu gerekçeye dayanarak boşanma talebinde bulunabilir. Hukuki açıdan bakıldığında, bu ayrılığın sürekli olması, önceki boşanma davasının reddedilmiş ve kararın kesinleşmiş olması gerekir. Tarafların yeniden bir araya gelme ihtimalinin ortadan kalktığı, artık evlilik birliğinin devamının imkânsızlaştığı hallerde mahkeme, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığına hükmedebilir.
3. ORTAK HAYATIN YENİDEN KURULAMAMASININ HUKUKİ NİTELİĞİ
Ortak hayatın yeniden kurulamaması, TMK 166/4 uyarınca, daha önce açılmış bir boşanma davasının reddedilmesinden sonra en az bir yıl boyunca tarafların bir araya gelmemesi durumunda boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir. Bu düzenleme, eşler arasında süregelen anlaşmazlıkların artık evlilik birliğini fiilen sona erdirdiğini gösterir. Hukuken, evliliğin devamı yönünde bir irade beyanının olmaması, birlikteliğin onarılamayacak şekilde bozulduğunu ortaya koyar.
Yargıtay kararları da bu hususu desteklemekte ve uygulamada bir yıllık ayrılık süresinin yeterli olduğu görüşünü benimsemektedir. Daha önce üç yıl olarak uygulanan bu süre, güncel düzenlemelerle bir yıla indirilmiş ve bu durum mahkemelerin kararlarında etkili olmuştur. Yani bir yıllık süre ve eşlerin yeniden bir araya gelmemesi, evlilik birliğinin temelden sarsıldığına dair güçlü bir karinedir. Bu nedenle, mahkemeler somut olayda tarafların gerçekten ortak hayatı sürdüremediklerini ispatlamaları halinde boşanma kararı verir.
4. ORTAK HAYATIN YENİDEN KURULAMAMASI NEDENİYLE BOŞANMA DAVASININ ŞARTLARI
Ortak hayatın yeniden kurulamamasına dayalı boşanma davası açılabilmesi için bazı hukuki şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir. Bunların başında, daha önce herhangi bir sebeple açılmış olan bir boşanma davasının reddedilmiş ve bu ret kararının kesinleşmiş olması gelir. Ayrıca bu kesinleşme tarihinden itibaren en az bir yıllık sürenin geçmiş olması ve bu süre içinde eşlerin herhangi bir sebeple yeniden bir araya gelmemiş olması şarttır. Eşlerden birinin boşanma talebiyle tekrar dava açması da zorunludur.
Bu koşulların tamamının gerçekleştiği durumda, mahkeme ortak hayatın yeniden kurulamadığını kabul ederek evliliğin temelinden sarsıldığına karar verebilir. Bu düzenleme, özellikle önceki boşanma sürecinden sonra fiili ayrılığın kesintisiz şekilde devam ettiğini ve tarafların bir araya gelme niyetinin kalmadığını ispat eden eşe boşanma hakkı tanır. Böylece evlilikte artık onarılmaz bir kopukluk yaşandığı ve evlilik birliğinin sürdürülmesinin taraflar açısından imkânsız olduğu kabul edilir.
4.1 DAHA ÖNCE AÇILAN BOŞANMA DAVASININ REDDEDİLMİŞ OLMASI
Türk Medeni Kanunu'nun 166/4. maddesi uyarınca, ortak hayatın yeniden kurulamaması gerekçesiyle boşanma davası açılabilmesi için ön koşullardan biri, daha önce açılmış bir boşanma davasının reddedilmiş olmasıdır. Bu ret kararı, mahkemece verilmiş ve kesinleşmiş olmalıdır. Önemli olan, ret kararının gerekçesi değil, kararın kesinleşmiş olmasıdır. Yani tarafların boşanma nedenlerinden herhangi birine dayanarak açtığı dava, sonuçta reddedilmişse bu durum yeni dava için yeterli zemin oluşturur.
Mahkemeler bu noktada ret kararının ardından tarafların yeniden ortak hayat kurup kurmadığını inceleyerek karar verir. Reddedilen dava sonrası eşlerin evlilik ilişkisini fiilen sonlandıracak şekilde ayrı yaşamaya başlaması, bu ret kararını hukuki açıdan daha da önemli hale getirir. Özellikle eşlerin bir araya gelme çabası göstermemesi, artık evlilik birliğinin fiilen sona erdiğini ortaya koyar. Bu durum, yeni bir boşanma davası açılması halinde hâkimin dikkate alacağı önemli bir kriterdir.
4.2 BOŞANMANIN REDDİNE DAİR KARARIN KESİNLEŞMESİNİN ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇMİŞ OLMASI
Ortak hayatın yeniden kurulamaması gerekçesiyle boşanma davası açılabilmesi için, daha önce reddedilen boşanma kararının kesinleşme tarihinden itibaren en az bir yıl geçmiş olması gerekir. Bu süre, eşlerin fiilen ayrı yaşadıkları dönemin yeterince uzun olduğunu ve tarafların evliliği devam ettirme yönünde bir irade ortaya koymadıklarını göstermek amacıyla öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesi’nin son kararları doğrultusunda bu bekleme süresi daha önce üç yıl iken, yeni düzenlemeyle birlikte bir yıla indirilmiştir.
Bu bir yıllık sürenin başlangıcı, mahkemece verilen red kararının kesinleştiği tarihtir. Taraflardan biri boşanma talebinden feragat etmiş olsa dahi, bu feragat ret hükmü niteliğinde sayıldığından süre yine bu tarihten itibaren hesaplanır. Özellikle mahkemeye sunulan gerekçeler, yazılı deliller ve önceki karar tarihleri bu sürecin doğru değerlendirilmesinde önem taşır. Mahkeme, davanın kabul edilip edilmeyeceğine bu sürenin geçip geçmediğini gözeterek karar verir.
4.3 BİR YILLIK SÜRE İÇİNDE ORTAK HAYATIN KURULMAMIŞ OLMASI
Bir yıl geçmesine rağmen eşlerin yeniden bir araya gelmemesi ve evlilik birliğini fiilen sürdürmeye yönelik herhangi bir girişimde bulunmamış olmaları, boşanma davasının temel dayanağını oluşturur. Bu durum, eşlerin aynı evde yaşamaması, birbirlerini ziyaret etmemesi veya birlikte vakit geçirmemesi gibi fiili ayrılığın varlığını ortaya koyan davranışlarla tespit edilir. Ayrıca tanık beyanları, yazışmalar ve sosyal medya paylaşımları gibi deliller de mahkeme tarafından değerlendirilir.
Yargıtay içtihatlarına göre, tarafların çocuklarını görme gibi zaruri sebeplerle zaman zaman bir araya gelmeleri, ortak hayatın yeniden kurulduğu anlamına gelmez. Aynı evde ayrı odalarda yaşamak, düğün ya da cenaze gibi olaylarda kısa süreli buluşmalar da evlilik birliğinin devam ettiğini göstermez. Mahkemeler, bu sürede ortak yaşam iradesinin tamamen sona erdiğini ortaya koyacak düzeyde bir kopukluk olup olmadığını somut olayın tüm yönleriyle inceler.
4.4 EŞLERDEN BİRİNİN BOŞANMA DAVASI AÇMIŞ OLMASI
Ortak hayatın yeniden kurulamaması sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için, eşlerden birinin mahkemeye başvurarak açıkça boşanma talebinde bulunması gereklidir. Türk Medeni Kanunu’nun 166/4. maddesine göre, bu dava hem daha önce boşanma davası açmış olan tarafça hem de diğer eş tarafından açılabilir. Bu durumda mahkeme, talep eden eşin hukuki gerekçesini ve diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirerek karar verir.
Boşanma talebinde bulunan eşin kusurlu ya da kusursuz olması, davanın açılabilirliği açısından önem taşımaz. Önemli olan, daha önce açılan boşanma davasının reddedilmiş ve bu kararın kesinleşmiş olması, üzerinden bir yıl geçmesi ve bu süre içinde tarafların bir araya gelmemesidir. Bu şartlar sağlandığında, mahkeme boşanma talebini değerlendirerek evlilik birliğinin sürdürülemez hale gelip gelmediğine karar verir.
5. DAVADA İSPAT YÜKÜ
TMK 166/4’e dayalı olarak açılan boşanma davalarında, ortak hayatın yeniden kurulamadığını ispat yükü davacı tarafa aittir. Yani, boşanma talebinde bulunan eş, ret kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl boyunca ortak hayatın yeniden tesis edilemediğini, taraflar arasında herhangi bir evlilik birliği iradesinin kalmadığını belgelerle ortaya koymak zorundadır. Bu yükümlülük, mahkemece verilen kararın kabul edilmesinde belirleyici rol oynar.
İspat araçları arasında tanık beyanları, mesajlaşmalar, e-posta kayıtları, sosyal medya etkileşimleri ve birlikte yaşanmadığını gösteren belgeler yer alabilir. Ayrıca nafaka, icra veya ceza dosyaları gibi somut göstergeler de delil olarak kullanılabilir. Özellikle fiili ayrılığın kalıcılığına dair güçlü deliller sunulması, davanın olumlu sonuçlanması açısından büyük önem taşır. Bu nedenle, dava açmadan önce bir avukattan profesyonel destek alınması, sürecin doğru yönetilmesi açısından kritik bir adımdır.
1. Ortak hayatın yeniden kurulamaması ne demektir?
Eşlerin uzun süre bir araya gelmemesi, evliliği fiilen sürdürme iradesi göstermemeleri ve yeniden birlikte yaşamaya yönelik hiçbir adım atmamalarını ifade eder.
2. Ortak hayatın kurulamaması nedeniyle boşanma için ne kadar süre geçmelidir?
Daha önceki boşanma davasının ret kararının kesinleşmesinden itibaren en az 1 yıl geçmelidir.
3. Daha önce boşanma davası açıp feragat etmiş olanlar da bu davayı açabilir mi?
Evet, feragat ret hükmü niteliğinde kabul edildiği için TMK 166/4’e göre yeniden boşanma davası açılabilir.
4. Bu dava kusurlu eş tarafından da açılabilir mi?
Evet, eşlerin kusur durumu bu davanın açılmasına engel değildir.
5. Ortak hayatın kurulamadığını nasıl ispat edebilirim?
Tanık beyanları, mesaj kayıtları, sosyal medya verileri, resmi belgeler ve adres kayıtları ile ispat yapılabilir.
6. Aynı evde farklı odalarda yaşamak ortak hayatın sürdüğü anlamına gelir mi?
Hayır, bu durum genellikle ortak hayatın yeniden kurulmadığı şeklinde yorumlanır.
7. Mahkeme neye göre boşanmaya karar verir?
Mahkeme, bir yıllık süre boyunca ortak hayatın yeniden kurulamadığını ve evliliğin fiilen sona erdiğini değerlendirir.
8. Bu davada karşı tarafın da boşanmak istemesi gerekir mi?
Hayır, sadece bir tarafın dava açması yeterlidir; diğer tarafın rızası aranmaz.
9. Ortak çocukların durumu bu davayı etkiler mi?
Hayır, boşanma kararı çocuklardan bağımsız olarak değerlendirilir, ancak velayet ve nafaka gibi konular ayrıca karara bağlanır.
10. Bu dava anlaşmalı boşanma yerine geçer mi?
Hayır, anlaşmalı boşanma ayrı bir prosedürdür. Bu dava, çekişmeli boşanma davası olarak değerlendirilir.
11. Dava ne kadar sürede sonuçlanır?
Dosya yoğunluğuna ve delillere göre değişmekle birlikte genellikle 3 ila 9 ay arasında sonuçlanabilir.
12. Tek taraflı olarak boşanmak mümkün mü?
Evet, gerekli şartlar sağlanıyorsa mahkeme tek tarafın talebiyle boşanma kararı verebilir.
13. Mahkeme davayı reddederse tekrar açabilir miyim?
Yeni delillerle ve hukuki gerekçelerle şartlar oluştuysa yeniden dava açılabilir.
14. Bu dava türünde tazminat talep edilebilir mi?
Eğer diğer eşin kusurlu davranışları varsa, maddi ve manevi tazminat talepleri bu dava ile birlikte ileri sürülebilir.
15. Bu boşanma türü mal paylaşımını etkiler mi?
Boşanma türü mal paylaşımını doğrudan etkilemez; edinilmiş mallar rejimine göre ayrıca değerlendirilir.
Türk Medeni Kanunu’na göre evliliğin temelinden sarsılması, tarafların bir araya gelememesi ve uzun süreli ayrılık, boşanma kararı için yeterli gerekçeyi oluşturabilir. Bu noktada, daha önce açılan ve reddedilen boşanma davasının kesinleşme tarihinden itibaren bir yıl geçmesi ve bu sürede ortak yaşamın yeniden sağlanamaması önemlidir. İspat yükü davacıda olsa da, bu süreci doğru belgeleyen kişiler açısından dava büyük oranda olumlu sonuçlanmaktadır.
Eşlerin ayrı evlerde yaşaması, iletişimin kopması, maddi ve manevi bağların zayıflaması, artık evliliğin sürdürülemez hale geldiğini açıkça gösterir. Ortak hayatın yeniden kurulamaması nedeniyle açılacak boşanma davası, özellikle çekişmeli süreçlerde hak kaybı yaşamadan boşanmak isteyen eşler için etkili ve yasal bir çözüm yoludur. Bu süreçte profesyonel hukuki destek almak, davanın hızlı ve sonuç odaklı ilerlemesi açısından kritik öneme sahiptir.