Banka promosyonu, özel sektörde uzun süredir tartışılan ve işveren–çalışan ilişkisini doğrudan etkileyen önemli bir konudur. Bankalar, maaş ödemeleri karşılığında işverenlerle yaptığı anlaşmalar sonucunda belirli bir tutarda promosyon ödemesi yapar. Ancak bu tutarın işçilere dağıtılıp dağıtılmayacağı konusunda açık bir yasal zorunluluk bulunmamaktadır. Yargıtay kararları, banka promosyonunun işverenin gelirine dahil edilmedikçe ücret sayılmayacağını, doğrudan işçilere aktarılan tutarların ise vergi ve sigorta primi dışında tutulacağını açıkça ortaya koymaktadır. Buna rağmen, birçok işyerinde promosyonun paylaşımı konusunda farklı uygulamalar görülmekte, bu da işçiler açısından belirsizlik yaratmaktadır.
Banka promosyonlarının hukuki niteliği, bordroda gösterilip gösterilmeyeceği, vergiye ve sigorta primine tabi olup olmayacağı gibi konular, hem işverenler hem de çalışanlar için dikkatle ele alınması gereken başlıklardır. Promosyonun doğrudan işçilere aktarılması durumunda gelir vergisi, damga vergisi ve SGK primi doğmaz; ancak işverenin promosyonu kendi kazancına dahil etmesi halinde ödeme “ücret” olarak değerlendirilir. Bu nedenle, banka promosyonu sadece mali değil, aynı zamanda iş hukuku açısından da doğru yönetilmesi gereken bir süreçtir. Yasal düzenleme yapılmadığı sürece, işyerlerinde adil paylaşımın sağlanması işverenin iradesine ve çalışanların birlikte hareket edebilme gücüne bağlı olacaktır.
Özel sektörde banka promosyonu, işveren ile banka arasında yapılan maaş ödeme anlaşmaları sonucunda ortaya çıkar. Banka, işverenin maaş ödemelerini kendi üzerinden yapması karşılığında bir miktar para öder. Bu tutar, sözleşmede aksi belirtilmedikçe işverenin kazancı sayılır. Ancak bazı işverenler bu promosyonu çalışanlarıyla paylaşmayı tercih edebilir.
Promosyon, işverenin inisiyatifine bağlı bir uygulamadır. Çalışan açısından bu tutar hak gibi görünse de yasal olarak garanti altına alınmış değildir.
Mevzuatta, özel sektörde işverenin çalışanlara banka promosyonu ödemesi zorunlu kılınmamıştır. Eğer toplu iş sözleşmesinde promosyon ödenmesi kararlaştırılmışsa, bu durumda işveren bunu yerine getirmekle yükümlüdür. Yargıtay kararlarında da genellikle promosyonun işverene ait olduğu yönünde hüküm verilmiştir.
Mevzuatta açık bir zorunluluk bulunmadığı için, çalışanlar promosyonu ancak sözleşme veya işyeri uygulamasıyla talep edebilir. Yasal belirsizlik bu konuda en büyük sorunlardan biridir.
Mevzuatımızda özel sektör işverenlerinin çalışanlarına banka promosyonu ödemesini zorunlu kılan bir hüküm bulunmamaktadır.
Yargıtay kararlarına göre, promosyon ödemesi kamu kurumlarını kapsayan genelgelerle düzenlenmiştir; bu nedenle özel sektördeki çalışanlar bu kapsamda değildir.
Eğer işçi-işveren arasında promosyonun ödeneceğine dair yazılı bir mutabakat, sözleşme ya da işyeri uygulaması yoksa, işçi bu hakkı talep edemez.
Mahkemeler ve istinaf kararları da bu yöndedir: promosyon ödenmesi işverenin takdirindedir.
Özel sektörde banka promosyonu, işverenin insiyatifindedir. Yasal zorunluluk bulunmadığından, çalışan ancak iş sözleşmesi veya işyeri teamülü varsa bu hakkı isteyebilir.
Banka promosyonlarının işçilere ödenmesi, son yıllarda en tartışmalı konulardan biri olmaya devam ediyor.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2021 tarihli kararına göre işverenin yasal yükümlülüğü, sadece iş sözleşmesinde belirtilen ücretleri ödemek ve kanunda tanımlı menfaatleri sağlamaktır.
Banka promosyonu, kanunla zorunlu kılınmadığı ve işyeri uygulamasına dönüşmediği sürece işverenin ek bir borcu sayılmaz.
Kamu çalışanları için konu 2010/17 sayılı genelgeyle çözüme kavuşmuş olsa da özel sektörde yasal boşluk sürüyor.
Özel sektörde banka promosyonu hâlâ gri bir alan. Yargıtay kararları işvereni korurken, çalışanlar ancak toplu sözleşme veya işyeri uygulaması varsa pay alabiliyor.
Promosyon sistemi genellikle şu şekilde işler:
Yani şirket promosyon alıyor olabilir ama bunu çalışanlara vermesi tamamen kendi kararıdır.
Promosyonun çalışanlara dağıtılması etik bir tercih olarak görülür, fakat yasal zorunluluk değildir. İşverenin tutumu çalışan memnuniyetini doğrudan etkiler.
Promosyon maaşın bir parçası değildir ve bordroda vergilendirilen kalemler arasında yer almaz. Bu nedenle brüt-net maaş hesaplamasında promosyon dikkate alınmaz. Promosyon, bordro dışında bir ek ödeme olduğundan vergiye tabi değildir.
Promosyon, maaş gelirine doğrudan katkı sağlamaz ancak çalışanın alım gücünü artırabilir. Vergilendirilmemesi çalışan için avantaj, şeffaf olmaması ise dezavantajdır.
Özel sektörde promosyon ödemesi yasal bir hak değil, işverenin tercihiyle uygulanır. Ancak toplu iş sözleşmesi veya şirket politikasıyla çalışanlara dağıtılması mümkün olabilir. Kamu kurumlarında promosyon konusundaki gelişmeler özel sektörde de örnek teşkil etmektedir. Bu nedenle gelecekte yasal düzenlemelerin gündeme gelmesi olasıdır.
Özel sektör çalışanları için promosyon konusu hâlâ gri bir alandır. Yasal düzenleme yapılması, hem işveren hem de çalışan açısından belirsizliği ortadan kaldıracaktır.
Banka promosyonu özel sektörde yasal zorunluluk olmasa da, adil paylaşım açısından önemli bir konudur. İşverenin çalışanlarıyla bu tutarı paylaşması, hem kurumsal itibar hem de çalışan bağlılığı açısından büyük fark yaratır.
Promosyon hakkı gelecekte yasal zemine oturtulursa, iş dünyasında ücret adaleti daha güçlü şekilde sağlanabilir.
5 ve üzeri işçi çalıştıran her işveren ücretleri banka üzerinden ödemek zorundadır.
Bu nedenle işveren ile bankalar arasında promosyon anlaşmaları yapılır: banka müşteri sayısını artırır, işveren ise avantajlı bankacılık hizmeti kazanır.
Ancak promosyonun oluşmasında asıl pay işçilere aittir; çünkü bu gelir, onların maaş akışları sayesinde doğar.
Yine de işçiler, işverenin belirlediği bankayla çalışmak zorunda değildir; başka bir hesap bildirerek maaşlarını farklı bir bankaya yönlendirebilirler.
Promosyon, görünürde işveren-banka ilişkisi gibi dursa da, asıl kaynak işçidir. Yasal düzenleme eksikliği, bu katkının karşılıksız kalmasına yol açıyor.
Promosyon, iş karşılığı ödenen bir ücret değildir; bu nedenle “ücret” veya “üçüncü kişi tarafından ödenen ücret” sayılmaz.
Banka tarafından işçiye doğrudan yapılan promosyon ödemeleri, hizmet karşılığı yapılmadığından bordroda gösterilmesi gerekmez.
Ancak işveren promosyonu gelir kaydedip sonra işçiye ödüyorsa, bu ödeme artık “ücret” sayılır ve bordroda yer almalıdır.
Promosyonun bordroya girip girmeyeceği tamamen muhasebe kaydına bağlıdır. İşverenin gelirine dahil edilirse ücret; doğrudan aktarılırsa promosyondur.
Promosyon ödemeleri genellikle 2–5 yıllık dönemlerde yapıldığından, süreklilik arz ediyor gibi görünse de iş karşılığı bir kazanç değildir.
Kaynağı işveren değil, bankadır; bu nedenle işçinin kıdem, ihbar veya diğer tazminatlarının hesabında dikkate alınmaz.
Promosyon, iş sözleşmesinden değil, bankayla yapılan ayrı bir protokolden doğar.
Banka promosyonu tazminat hesabına eklenmez; çünkü işverenin değil bankanın sağladığı bir menfaattir. Bu ayrım yargı uygulamasında da nettir.
Banka promosyonları doğrudan işçiye ya da gelir kaydedilmeden aktarıldığında vergiye veya sigorta primine tabi tutulmaz.
Gelir İdaresi Başkanlığı da yayımladığı özelgelerde bu ödemelerin ücret kapsamında değerlendirilemeyeceğini açıkça belirtmiştir.
Ayrıca bu ödemeler, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu gereği hizmet karşılığı olmadığı için damga vergisine de tabi değildir.
5510 sayılı Kanun’a göre de ücret niteliği taşımadığından SGK primine dahil edilmez.
Vergi ve sigorta yönünden promosyonlar genellikle avantajlıdır. Ancak işverenin hatalı muhasebe işlemleri bu avantajı kaybettirebilir.
Promosyonların işçilere dağıtılmasına yönelik kanun teklifleri meclise sunulmuş olsa da henüz yürürlüğe girmiş bir düzenleme bulunmamaktadır.
En gerçekçi çözüm, işçilerin sendikal örgütlenmesini güçlendirmesi ve toplu pazarlık gücünü artırmasıdır.
İşyerinde sendika yoksa, işveren ile çalışanların birlikte hareket ederek promosyon gelirini adil biçimde paylaşması mümkündür.
Uzun vadede, kamu kurumlarındaki uygulamaya benzer şekilde komisyon kurulması ve banka anlaşmalarının bu komisyonca yapılması önerilmektedir.
Yasal düzenleme yapılmadıkça bu konu her zaman tartışmalı kalacaktır. Ancak ortak hareket eden işçiler ve bilinçli işverenler için adil paylaşım her zaman mümkündür.
Banka promosyonu, özel sektörde hâlâ çözüme kavuşmamış bir konudur. Ne tamamen işverenin kazancı, ne de doğrudan işçinin hakkıdır; ancak adil paylaşım ilkesi gereği, bu gelirde çalışanların da pay sahibi olması hakkaniyete uygundur.
Bu konu yalnızca ekonomik değil, etik bir meseledir. İşçiyle bankayı buluşturan işveren, kazancı da emeğiyle birlikte paylaşmalıdır.
Banka promosyonları işveren tarafından doğrudan çalışanlara aktarılıyorsa, bu ödemeler ücret sayılmaz.
Ancak işveren promosyon tutarını kendi gelirine dahil edip sonra çalışanlara dağıtırsa, bu durumda yapılan ödeme artık banka promosyonu değil, ücret niteliğinde olur.
Gelir Vergisi Kanunu’na göre, bu tür ödemeler maaş gibi değerlendirilir ve gelir vergisi, damga vergisi ile sigorta primine tabi tutulur.
Promosyonun vergilendirilip vergilendirilmeyeceği, paranın işverenin uhdesine girip girmediğine bağlıdır. Bankadan doğrudan işçiye aktarılan promosyon “ücret” değildir; işverenin kazancına girerse “ücret” olur.
Banka promosyonu doğrudan çalışana ödenmişse, arada işveren-çalışan ilişkisi bulunmadığından gelir vergisine tabi değildir.
Ancak işveren bu ödemeyi kendi gelirine dahil ederse, promosyon artık “maaş ek ödemesi” sayılır ve gelir vergisine tabi tutulur.
Maliye Bakanlığı’nın özelgeleri ve vergi mahkemesi kararları da bu uygulamayı doğrulamaktadır.
Promosyonun vergilendirilip vergilendirilmeyeceğini belirleyen temel kriter, “promosyonun kim tarafından ödendiği”dir. Bankadan doğrudan gelen ödeme vergiye tabi değildir.
Banka promosyonları, hizmet karşılığı yapılan bir ödeme olmadığından damga vergisine tabi tutulmaz.
İşçinin maaş hesabına bankalarca yapılan bu ödemeler için herhangi bir damga vergisi kesintisi yapılması gerekmez.
Sadece promosyonun işverene komisyon olarak aktarılması veya başka bir hizmet karşılığı verilmesi durumunda damga vergisi doğabilir.
Damga vergisi, yalnızca hizmet veya maaş karşılığı yapılan ödemelerde uygulanır. Promosyon ödemesi bu kapsamda değildir.
Banka promosyon ödemeleri KDV’ye tabi değildir; çünkü ortada bir mal veya hizmet satışı yoktur.
Ancak işveren promosyonun bir kısmını kendi hesabına alıyor ya da banka bu tutar üzerinden komisyon ödüyorsa, bu durumda KDV hesaplanması gerekir.
İşverene düzenlenen faturada %18 oranında KDV uygulanır.
Bankanın doğrudan işçiye yaptığı promosyonlarda KDV yoktur. Ancak işveren banka ile yaptığı ek ticari anlaşmalarda KDV sorumlusu olabilir.
Banka promosyonu doğrudan işçi hesaplarına yatırılıyorsa, bu ödeme ücret sayılmaz ve prime esas kazanca dahil edilmez.
Promosyon işveren aracılığıyla işçiye aktarılıyorsa, ama işveren bunu gelirine dahil etmeden sadece “havale” yapıyorsa, yine ücret sayılmaz.
Ancak işveren promosyonu gelir olarak kaydedip çalışanlara ödüyorsa, bu durumda artık ücret haline gelir. Bu durumda bordroda gösterilmeli, gelir ve damga vergisi ile SGK primi kesilmelidir.
Promosyonun bordroda gösterilip gösterilmeyeceğini belirleyen şey, işverenin parayı kendi kazancına dahil edip etmemesidir. Kayıtlara alınırsa “ücret”, doğrudan aktarılırsa “promosyon” olur.
Özetle banka promosyonları, özel sektörde işverenin tercihine bağlıdır.
Doğrudan çalışana aktarılan promosyonlar ne vergilendirilir ne de bordroda gösterilir; ancak işverenin kazancına dahil edilen tutarlar “ücret” sayılır.
Bu nedenle her işverenin muhasebesinde promosyonun niteliğini doğru belirlemesi hem vergi hem de SGK açısından önem taşır.
Promosyon ödemeleri konusunda yasal zorunluluk olmamakla birlikte, yanlış muhasebe işlemleri hem cezai hem vergi riski doğurabilir. Uygulama, işverenin kayıt yöntemine göre değişir.
1. Banka promosyonu nedir?
Banka promosyonu, işverenlerin maaş ödemelerini belirli bir banka aracılığıyla yapmaları karşılığında bankanın ödediği toplu paradır. Bu tutar, genellikle işverenin tercihine göre şirkete veya çalışanlara aktarılır.
2. Banka promosyonu işçilere ödenmek zorunda mı?
Mevzuatta özel sektör işverenlerinin çalışanlarına banka promosyonu ödemesini zorunlu kılan bir hüküm bulunmamaktadır. Yargıtay kararlarına göre, işveren ancak sözleşmesinde veya işyeri uygulamasında varsa promosyonu ödemekle yükümlüdür.
3. Kamu çalışanları banka promosyonu alabiliyor mu?
Evet. Kamu çalışanlarına promosyon ödenmesi 2010/17 sayılı genelgeyle düzenlenmiş ve bu hak devlet memurları için kalıcı hale getirilmiştir. Özel sektörde ise benzer bir zorunluluk henüz bulunmamaktadır.
4. Promosyon ödemesi işverenin geliri sayılır mı?
Eğer banka promosyonu doğrudan işverene ödenip gelir kaydedilirse, bu tutar işverenin kazancı sayılır. Ancak işveren bu parayı çalışanlara aynen aktarıyorsa, gelir olarak değerlendirilmez.
5. Banka promosyonu bordroda gösterilmeli mi?
Promosyon doğrudan çalışanın hesabına yatırılıyorsa bordroda gösterilmesine gerek yoktur. Ancak işverenin promosyonu gelirine dahil edip sonradan ödemesi halinde bordroda “ücret” olarak yer almalıdır.
6. Banka promosyonu vergiye tabi midir?
Banka promosyonları, doğrudan bankadan çalışana aktarıldığında gelir vergisine tabi değildir. Fakat işveren bu tutarı gelir olarak kaydederse, maaşın bir parçası sayılarak vergilendirilir.
7. Promosyon ödemelerinden damga vergisi kesilir mi?
Hayır. 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’na göre, promosyon ödemeleri hizmet karşılığı yapılmadığı için damga vergisine tabi tutulmaz.
8. Promosyon ödemeleri SGK primine dahil edilir mi?
Banka promosyonu ücret sayılmadığından, SGK primine dahil edilmez. Ancak işveren promosyonu kendi geliri olarak kaydederse, bu durumda prime esas kazanca dahil edilir.
9. Banka promosyonu kıdem tazminatı hesabına dahil edilir mi?
Hayır. Banka promosyonu işveren tarafından değil, banka tarafından sağlandığı için giydirilmiş ücrete dahil edilmez ve kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmaz.
10. Promosyon ödemesi sürekli yapılıyorsa ücret sayılır mı?
Promosyon belirli dönemlerle tekrarlansa da iş karşılığı yapılmadığından ücret sayılmaz. Ödemenin kaynağı işveren değil banka olduğu için maaş niteliği taşımaz.
11. İşveren promosyonu paylaşmak zorunda mı?
Hayır, özel sektörde işverenin böyle bir yasal yükümlülüğü yoktur. Ancak bazı firmalar işyeri politikası veya çalışan motivasyonu amacıyla promosyonu paylaştırmaktadır.
12. Promosyon ödemeleri toplu iş sözleşmelerine eklenebilir mi?
Evet. Toplu iş sözleşmeleri ile promosyonun çalışanlara dağıtılması hükme bağlanabilir. Bu durumda işverenin promosyonu ödemesi zorunlu hale gelir.
13. Promosyon ödemesi yapılmazsa çalışan dava açabilir mi?
Çalışan, yalnızca sözleşmesinde ya da işyeri uygulamasında promosyon hakkı varsa dava açabilir. Aksi durumda yargı, promosyonun yasal zorunluluk olmadığı yönünde karar vermektedir.
14. Promosyon ödemesi ne sıklıkla yapılır?
Promosyon ödemeleri genellikle 2 ila 5 yıllık dönemler için yapılır. Bankalar, işverenlerle yaptıkları protokollere göre bu süreyi belirler.
15. Promosyon anlaşmasını kim yapar?
Promosyon protokolü işveren ile banka arasında yapılır. İşçiler doğrudan taraf olmadıkları için bu anlaşmalara müdahil olamazlar.
16. Promosyon anlaşmalarında işçiler söz hakkı alabilir mi?
Yasal olarak işçiler doğrudan taraf değildir, ancak sendika aracılığıyla pazarlık gücü elde edebilirler. Bu sayede promosyonun çalışanlara aktarılması toplu şekilde talep edilebilir.
17. Promosyon ödemesi hangi hallerde ücret sayılır?
Eğer promosyon banka tarafından işverene ödenir, işveren de bu tutarı gelir olarak kaydedip sonra çalışanlara verirse, bu durumda ödeme ücret sayılır ve tüm vergilere tabidir.
18. Banka promosyonu üzerinden KDV hesaplanır mı?
Hayır, banka promosyon ödemeleri KDV’ye tabi değildir. Ancak işveren promosyonun bir kısmını kendi hesabına komisyon olarak alıyorsa, o kısım üzerinden %18 KDV hesaplanmalıdır.
19. Promosyon konusunda yasal düzenleme yapılacak mı?
Mecliste promosyonların işçilere dağıtılmasına yönelik kanun teklifi sunulmuştur, ancak henüz yasalaşmamıştır. Bu nedenle özel sektörde konu hâlâ işveren inisiyatifine bağlıdır.
20. Promosyonun adil paylaşımı nasıl sağlanabilir?
En etkili yöntem, işçilerin sendikal örgütlenmesini güçlendirmesi ve işverenlerle toplu pazarlık yapmasıdır. Bu sayede banka promosyonu adil şekilde paylaşılarak hem çalışan motivasyonu hem de işyeri barışı korunabilir.
Banka promosyonu, işçi ve işveren arasında mali bir hak olmaktan öte, iş ilişkilerinde adaletin ölçüsünü belirleyen bir konuma gelmiştir. Mevcut hukuk düzenine göre, özel sektörde banka promosyonunun işçilere ödenmesi zorunlu değildir; ancak promosyonun kaynağı olan maaş hareketleri, doğrudan işçilerin emeğiyle bağlantılıdır. Bu nedenle, banka promosyonunun işçilere aktarılması hem etik hem de çalışma barışını güçlendiren bir uygulamadır. Yargıtay kararları ve Gelir İdaresi açıklamaları, promosyonun ücret sayılıp sayılmayacağına ilişkin sınırları belirlese de, bu konuda ortak bir yasal çerçeve bulunmaması uygulamada farklılık yaratmaktadır.
İşverenlerin promosyon gelirini doğru muhasebeleştirmesi, bordro düzeninde şeffaflık sağlaması ve işçilerin haklarını gözetmesi, hem vergi hem de sigorta açısından olası riskleri ortadan kaldıracaktır. Öte yandan, işçilerin sendikal bilinçle hareket etmesi ve işyerinde toplu sözleşme yoluyla promosyon paylaşımını güvence altına alması, kalıcı çözüme giden en etkili yoldur. Sonuç olarak, banka promosyonu yalnızca bir ek ödeme değil; işçi hakları, işveren sorumluluğu ve sosyal adalet dengesini birlikte taşıyan bir konudur.